Ali Koç, Süper Kupa Finali'nin iptal olmasına ilişkin demeçlerde bulundu.
"GALATASARAY ARABİSTAN'DA OYNANMASINA KARŞI ÇIKTI"
"Final Arabistan’da oynansın istedik. Federasyon bize sordu, biz durumumuzu değiştirmedik. Galatasaray ise Arabistan’da oynanmasına karşı çıktı."
"OCAK AYINDA OYNANMASI MÜMKÜN DEĞİL"
"Tabii ki Süper Kupa maçını oynayacağız. Federasyonumuz nerede derse orada oynayacağız. Konuşmalara göre Samsun veya Ankara'da oynanabilir. Ocak ayında oynanacak deniyor ama bu pek mümkün görünmüyor çünkü ocak ayında 7 tane maç var. Biz sportif direktörümüzle takvime baktığımızda seçim haftasının cuma günü boş görünüyor ama dediğim gibi buna biz baktık."
NELER YAŞANDI? TEK TEK ANLATTI...
"Riyad'da toplantı sonucunda çıkan iptal kararından sonra konuşmama kararını ben önerdim. Yetkililer konuşsun istedim. Bilgi kirliliği var, Bütün olayın Fenerbahçe ve özellikle şahsımın etrafında döndürülmesi, iftiralar, yalanlar... Belli bir merkezden düğmeye basılarak yapılan bir iletişim operasyonuyla karşı karşıya kaldık."
"Biz hafta içinde bir mektup yazdık federasyona. Protokolü ve maç öncesi süreçteki iki taraf arasındaki yazışmaları da istedik. Bizimle TFF arasında hiçbir anlaşma yok. Bence aslında sürecin çok amatörce yürütüldüğünü konulardan biri. Bizimle TFF arasında sözleşme yok. TFF ile Riyadh Season firması arasında sözleşme var. Bu sözleşmeyi biz görmedik. İddia ediliyor ya 'Sözleşme var. Kulüpler imza attı, son dakika bu sözleşme dışında şartlar dayattılar' deniyor. Biz hiçbir sözleşme görmedik."
"Süper Kupa maçı yurt dışında olursa yabancı hakem kadrosu da olabilir diye düşündük ve bu öneriyi getirdik. TFF de sıcak baktı fakat rakibimiz sıcak bakmadı. Zaman içinde öğrendik bunu."
"TFF tamamen taraftarlara yönelik bir bildiri yaptı fakat kulüplere bir bilgilendirme yapmadı. Bunu sormak aklımızın ucundan geçmedi. Sadece 11 maddelik, tamamen lojistikle ilgili bir belge imzaladık."
"Maç günü bizim yetkililerle Suudi yetkililer arasında yazışmalar oldu. O yazışmalar ortaya çıktığında işin aslı astarı belli olacak."
"Maçtan bir gün önceki sabah 9.30'da yazı yazdık. 'Isınmaya bu tişörtle ve bu pankartla çıkacağız' diye. Çabuk bir cevap alamadık. Burada bir kavram karmaşası var. Bizim formamız ve Galatasaray'ın forması onaylandı. Çubuklu formamızla çıkacaktık, Galatasaray da 100.yıl formasıyla çıkacaktı fakat buna onay verildi mi verilmedi mi bilmiyoruz."
"Pankartın hiç üstünde durmadık çünkü TFF'nin pankartları vardı. Biz sadece barış mesajı vermek istedik. Rusya-Ukrayna maçında da kullandık. Avrupa maçlarında da kullandık. Bu pankart üzerinde ısrar dahi etmedik çünkü TFF bize şu ve bu pankartlarla çıkacaksınız diye yazı yazdı. Bu yazıda 'İki takımımız da sahaya Şanlı Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun pankartı ile çıkılacaktır' yazıyordu."
"Bizim son dakikada bir dayatmamız falan söz konusu değil. Bu bir. İki, yazışmalar haftalar önceden başlıyor. Sizde Atatürk logosu var, Parla marşı söylenecek, 100. yıl logosu var. Biz de her şey normal gidiyor diye düşündük. TFF'nin 'bu pankartla çıkacaksınız' dediği pankart programdan çıkarıldı. Yeni pankart basıldı. Biliyorsunuz Suudi Arabistan'da cuma günü her şey kapalıdır. O gün pankart bastırıldı. Yine bize yazıyla gelen çocukların çıkacağı tişört de programdan çıkarıldı. Üçüncüsü Parla marşı. Allahın işi, o gün Norm Ender bir televizyon kanalında 'Parla marşını söyleyeceğim, gururluyum' diyor. Sonra o da programdan çıkıyor. Biz de bunu onun attığı tweetten öğreniyoruz."
"Parla marşı iptal edilince sanki İstiklal Marşı iptal edilmiş gibi anlaşıldı."
"Galatasaray da o gün 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazan bir pankart bastırmış ve ısınma tişörtlerine Atatürk logosu eklemiş."
"FEDERASYON YETKİLİLERİNDEN GARİP MESAJLAR GELDİ"
"Otele gidiyoruz, kat tıklım tıklım. Yöneticilerimle toplantıya girmek istiyorum, 'tek gireceksiniz' deniyor. Toplantıda Gençlik ve Spor bakanımız var. Odaya giriyoruz. Masaya oturuyorum Sayın bakanımızın da iki danışmanı var. Sonrasında eski Gençlik ve Spor bakanımız da geliyor. Bize bir orta yol bulmamız gerektiği söyleniyor. Sayın Büyükekşi 'bizde her şey normal' diyor. Programı anlatıyor. Ben de 'her şey yolundaysa neden çağırıldık' diyorum. Pankart ve tişört söyleniyor. 'Pankartı kafadan sildik ama tişört olmazsa olmaz' diyoruz çünkü biz 100. yıl formamızı sadece bir kere kullandık. Üstünde hiçbir logo vs. yoktu. Bu maça bu formayla çıkamayacağımız için ısınmaya bununla çıkmak istedik. Anlatılan programın içinde bunun sıkıntı olabileceği aklımızın ucundan geçmedi."
"Dursun bey ile dedik ki 'takımlarımız sahaya bu ısınma tişörtleriyle çıksınlar, bir sıkıntı olursa oynamayalım' dedik fakat sonrasında stadyumdaki federasyon yetkililerinden garip mesajlar gelmeye başladı. Polisler soyunma odasına girdi gibi mesajlar... Normalde soyunma odasına kimse giremez. Polisler giriyor ve pankartı alıyorlar."
"Biz Türkiye'den gelen haberler yerine stadyumdan gelen haberlere odaklanmıştık. Sonrasında federasyonun stadyumdaki yetkilisinden bir haber daha geldi. 'Buraya gelindiği takdirde sahaya çıkarken futbolcuların üstünü arayacağız' diye."
"Devletimize ve hükümetimize söylendiği gibi Galatasaray ve Fenerbahçe her şeyi biliyordu, sözle vekalet verdiler ki biliyorsunuz sözle vekalet verilmez. Her şey olağan seyrinde giderken son dakika vazgeçtiler söyleminin gerçekle uzaktan yakından alakası yok."
"Dibine indikçe bu süreçte en az sıkıntılı görünen taraf Suudiler. Bizim anladığımız kadarıyla maçtan çok önce sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamış. Çok toleranslı davrandıklarını söyleyemem. Bizim ülkemize iki yabancı takım gelse bizim hassasiyetlerimize uymak zorundalar. Takdir edersiniz etmezsiniz. Suudi Arabistan'da da böyle hassasiyetler varsa biz bunu maça birkaç saat kala mı öğreneceğiz? Buradaki sorumluluk çok net bir şekilde TFF'de."
"Soyunma odasından tatsız haberler gelince otobüsü durdurduk. Sonrasında Dursun beyi arayıp bunu söyledim. Onlar da durdurmuşlar." ifadelerini kullandı.